31 Ağustos 2012 Cuma

Buyrunuz, Kalbime Hoşgeldiniz...

Buyrunuz, kalbime hoşgeldiniz...

Gelişiniz sevinç yarattı, daha önce gelenler de oldu, gerçi çoğu kapıdan bile içeri girmeden vazgeçmişlerdi.

Rahatı, komforu ile sevgi dolu bir yerdesiniz tam size göre burası, bir tek kişinin kalabileceği kadar büyük, ama kullanmasını bilen için çok büyük kullanışlıdır.

Tamamiyle sizi memnun etmek için tasarlandı, uzun süre kalabilirsiniz burada.Çok fazla masraf etmenize de gerek yok kendi masrafını kendisi karşılayacaktır.

Sıkılgan bakışlarınızdan, burası hakkında tedirgin olduğunuzu farkediyorum, karar sizin, dediğim gibi sizden önce de çok gelen giden oldu buraya kimi çok beğendi ama malesef ben onlara veremezdim, kimi de tam benim istediğim gibiydi ama onlar da burayı beğenmedi.

Dediğim gibi karar sizin, belki bugün siz olmazsınız, ama yarın biri daha gelecektir, ve eninde sonunda burayı çok seven biri ortaya çıkacaktır.

Şimdi siz kalabilirsiniz de, gidebilirsiniz de...

Yine bakışlarınızdan gideceğinizi hissediyorum, gidiniz, ama giderken kapıyı açık bırakınız lütfen...

Zaman ayırdığınız için teşekkürler, umarım bir daha karşılaşmayız, ve umarım aradığınız yeri bulursunuz...

Kalbimden çıkabilirsiniz...


27 Ağustos 2012 Pazartesi

Yeni Bir Milat...

Yoruldum artık sevmekten, özlemekten, beklemekten umut etmekten...

Aklımda hiçbir şey kalmadı artık geçmiş gelecek, o kadar yoruldum ki korkar oldum artık yeni bir çift göz görmekten...

Yeni bir çift göz demek kalpte açılacak yeni bir yara demek... Acıdan doğru düzgün çalışmayan kalbim yeni bir yarayı taşır mı taşımaz mı ?

Eski aşklar mezarlığı doldu taştı, yürekteki sıkıntılar Tuna'yı aştı... Aşk için kalbim artık taşlaştı, hayat ah hayat daha da bulanıklaştı...

Bugün bir milat benim için, bugün o saat 12'yi vurduğunda sen de gideceksin bu kalpten, yeni kalplere yuva kuracaksın artık, sevdan bir mühür hoş duran ama durdukça can yakan,

Çünkü artık bu kalp birini kaldıramıyor...

Yoruldum, ve her zaman dediğim gibi  kalp yorulunca gözlerden terlermiş...

Bugün saat 12 olunca o gözyaşı da akar, ben seni unutur muyum bilmem ama artık görmezden gelirim...
Kalbimde bir yarayı daha dağlarım...

Güle güle...

26 Ağustos 2012 Pazar

Bir Damla Gözyaşı:...

Ağlayamıyorum , çok kolaydı aslında hayal kırıklığı her zaman öfke ve nefret getirirdi şimdiye kadar. Yükler ağır olunca kalp yorulur teri gözlerden akardı...

Sinirden ağlardım, üzüntüden ağlardım, acırdım ağlardım, canım yanardı ağlardım...

Şimdi hepsi var; sinir, üzüntü, acıma, acı... Ama ters giden bir şeyler var burada önceleri canımı yakan şeyi tek kalemde silebilir, unutabilirken şimdi yapamıyorum... Bu sefer galiba unutmak istemiyorum.

En son en büyük ağlayışım bir sevgiliyi kalbin derin divanlarından ıssız mezarlıklara taşırkendi... O zaman sana gülebilmiştim...

O zaman anladım ki bir dahaki ağlayışım ancak senin için olabilirdi...

Günler geçti, aklıma sen geldin başım döndü, canım yandı ama tek damla akmadı...

Gözüm dolar gibi oldu sildim damla olmasın dedim... Çünkü biliyordum o damla süzülürse yanaklarımdan, iz bırakırsa tuzu yüzümde kalbimdeki izini silecekti...

Hala vazgeçmedim aslında senden ama hayat senin rahatsız edemem, ufak bir misafirdim güle güle deme vaktim geliyor yavaş yavaş...Sen beni kovmadan ben gidiyorum...

Bu arada o gözyaşı hala akmadı ama benim silecek gücüm de kalmadı...

25 Ağustos 2012 Cumartesi

İlişkiler Üzerine

İlişki, iki şey arasinda karşilikli ilgi, bag, münasebet, temas... Sözlük böyle diyor.
bugün bu sözcük bu anlamından çok çok uzakta... Şöyle ki artık insanlar biriyle 5-10 dk geçirmeyi ilişki zannediyor,  bir arkadaşına yalnız olduğunu söylemekten çekinip sadece "Gönül Eğlendirmek İçin" kullanılan "Seni Seviyorum" "Senden Hoşlanıyorum"lar ağızlarda sakız kıvamında.

Artık hoşlanmak bir başka yakışıklı görene kadar günlük gülistan (Bu arada bu süre 5 dk da olabilir 5 gün de 5 ay da...) yeni birini görüp daha çok hoşlanınca eskisi o an yapılmış bir hata olarak görülüyor...

İlişki demişler ya iki şey arasında iki insan arasında da oluyor bazen, biri o bağı sıkı sıkı tutuyor kopmasın diye, bir diğeri de tek bir darbeyle parçalıyor tüm geçmişi...

Bu şekilde kurulan "İlişkicikleri" gördükçe iyi ki yalnızım diyorum iyi ki böylelerine rastlamadım... İyi ki boşta kalmamak için birilerinin zamanını çalmadım veya kendi zamanımı çaldırmadım...

İlişki iki şey arasında belki ama ilişki olabilmesi için iki tarafın da özverili olması lazım... İki insan da gerçekten sevmeli. İyi ki şimdiye kadar hep yalnızdım, iyi ki pişman olduğum bir insan olmadı...

Hadi gençler gülüp eğlenmek isteyenler için "İyi İlişkicikler"...

17 Ağustos 2012 Cuma

17 Ağustos...

Ufak bi çocuktum o zamanlar tam olarak hatırlayamıyorum tabi ki, ama birkaç kare var aklımda unutamadığım 5 yaşında bir çocuğun aklında ne kadar kalırsa o kadar, ne kadar çarpıcıysa o kadar...

Gecenin bir yarısı alışkanlık haline getirdiğim gibi kalkıp annemlerin yanına gitmiştim. (Bu alışkanlığımı annemden öğrendim.) Kendime göre en güvenli yere gelmiştim annem ve babamın yanına... Mışıl mışıl da uyumuştum...

Gecenin bir yarısı önce çok şiddetli bir ses duyduk, annem ve babam o an uyanmışlardı... Ben hiç bir şeyin farkında değildim... (Ama kırılan bardakların, devrilen dolabın sesini hatırlıyorum.) Annem beni kaptığı gibi aldı merdivenlere koştu... Babamın sesini duyuyordum neredesiniz diye... Neyse ki sağ salim çıkabilmiştik binadan...

Ama herkes bizim kadar şanslı değildi, bizim oturduğumuz evde problem yoktu ama bir kaç bina ötedeki evler yıkılmıştı...

O geceyi halk pazarlarında pazar kuran bir komşunun o kocaman bezleriyle yaptığı çadırlarda geçirdiğimizi hatırlıyorum...

Ertesi gün yanımda annem elimden tutmuştu yıkılan binaları dolaşıyorduk dozerler harabeleri kaldırıyordu, yeni evli bir çift malesef kurtarılamamıştı... Resimleri de kendileri gibi yer altından çıkarılmıştı... Camdan atlayıp da sakatlanan bir genç de hatırlıyorum...

Yıl 1999 gün 17 Ağustos...

O zamanlar küçüktüm ama şimdi bile aklıma gelir her 17 Ağustos'ta...

Unutmadık, unutmayacağız...

SESİMİZİ DUYAN VAR MI ?

16 Ağustos 2012 Perşembe

 
MALT-OLMAZ

Hep terkedildim hiç terkedemedim
İçimde kalmıştı söyleyeyim dedim

Gidenler beni boğarken
Suyumdandır dedim kabullendim

Sen de git ne farkeder ki
Hepsi aynı işte, ilişki
Bugün sevgiliysek
Yarın arkadaşız
Öbür gün...

Öp desen öpemem olmaz
Sarıl desen sarılamam olmaz
Sev desen severim olmaz
Olmaz olmaz...
Bu şapkadan tavşan çıkmaz

Kaç gel yine ne farkeder ki
Hepsi aynı işte, ilişki
Dün sevgiliysek
Bugün arkadaşız
Öbür gün...

Öp desen öpemem olmaz
Sarıl desen sarılamam olmaz
Sev desen severim olmaz
Olmaz olmaz...
Bu şapkadan tavşan çıkmaz

6 Ağustos 2012 Pazartesi

DEĞİL



Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Değiştim,
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil!
Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın
Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,
Sorun değil!

Elbet alışırım,
Biraz alıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Alıştım,
Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
Ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,
Bir yanım bırak diyor bir yanım –ma,
Kesin değil!

Henüz tanıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,
Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda…
Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
Samimi değil!

Bir hayli kırıldım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
Gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
Aslında ne sana, ne olanlara…
Kendime kırgınım…
Maziye hiç değil, an’a kırgınım.
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
Dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
Beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına…
Bir hayli kırgınım…
Beni ben kırdım oysa,
İyi değil!

Galiba yoruldum,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Kendime kalbimi kanıtlamaktan,
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldu


Can Yücel

3 Ağustos 2012 Cuma

Zavallının Defteri

Hayatımı not aldığım bir defterim var, eski püskü değersiz bir şey ama yoldaş gibi bana...

Aşkın tarifi saklı o defterde, iki göz yeterli bazen, bazen tek bir el, bazen bir söz, bazen bir bakış...

Zor anlarımı, mutlu anlarımı, sevmelerimi, sevilmelerimi her şeyimi yazdım bu deftere her sayfasında imzam var... Her sayfada dokunuşum... Her sayfa sabır ağacı altında yaşadıklarımın birer şahidi...

Yaptığım her yanlışta biraz daha ağırlaştı defter, taşınmaz olmaya başladı...

Her muharebeden bir yarayla çıktı, kapağı yırtıldı, koptu sayfaları...

Her gelen bir iz bıraktı sayfalarına ufak belki ama her yeni sayfada göze çarpan... Sevdiklerim kocaman siyah boşluklar oluşturdu sayfalarımda, silgilerim yetmez oldu bir süre sonra...

Her okuyan anladı derdimi, ama bir şey diyemedi, her okuyan acıdı, dolmuş gözleriyle "Zavallı" diye baktı...




"Uykunun dindiremediği acı yoktur." demiş Balzac , peki ya acıların dindirdiği uykuya çare ne olacak ?

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Tan ~ İmkansız

Tan ~ İmkansız (Rüyalarım Olmasa)

Yıldızlara baktırdım fallarda çıkmıyorsunSeni görmem imkansız
İmkansız imkansız… Rüyalarım olmasa
Pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız
İmkansız imkansız rüyalarım olmasa
Pencereden bakmıyor yollara çıkmıyorsun
Seni görmem imkansız
İmkansız imkansız rüyalarım olmasa
 Yalvarırım mektup yaz beş dakika ayır da
Su serp yanan bağrıma sağlığını duyur da
Yaban gülü gibisin dağda kırda bayırda
Seni dermem imkansız
İmkansız imkansız rüyalarım olmasa
Yaban gülü gibisin dağda kırda bayırda
Seni dermem imkansız
İmkansız imkansız… Rüyalarım olmasa
Rüyalarım… Rüyalarım olmasa
Seviyor özlüyorum seni can pahasına
Bir fırsat ver nolursun
Nolursun nolursun beni bir daha sına
Bu aşkı söyleyemem senden bir başkasına
Seni sormam imkansız
İmkansız imkansız rüyalarım olmasa
Rüyalarım olmasa aah aah
Yalvarırım mektup yaz beş dakika ayır da
Su serp yanan bağrıma sağlığını duyur da
Yaban gülü gibisin dağda kırda bayırda
Seni dermem imkansız
İmkansız imkansız rüyalarım olmasa
Yaban gülü gibisin dağda kırda bayırda
Seni dermem imkansız
İmkansız imkansız… Rüyalarım olmasa
Rüyalarım… Rüyalarım olmasa
Rüyalarım olmasa…

Ben Bu muyum ?

Cidden mi ya ben bu muyum? Seni hiç istemeyen birisi için gecelerini feda eden, aklına her geldiğinde boş duvarlara dalan, Açık açık "Hayır" dediği halde hala bir şeyler uman, Bir daha ona başka bir şekilde bakıp başka bir şekilde hatırlayamayacağımı bile bile "Arkadaş Olabiliriz" diyen, Onun arkadaşlığını sırf "Arkadaş Kalalım" dediği için zorunluluk hissettiği için arkadaşlığını devam ettirdiğinin farkında olup hala bir şeyler uman, Herhangi bir "AŞK" filmi izlediğinde sanki esas oğlan ben esas kız da O'ymuş gibi düşünen, Gelmeyeceğini bile bile hala o lanet olası telefonda tek bir mesaj görmeyi uman o salak ben miyim?

Kim derdi ki gün gelecek böyle bir insan olacaktım, çaresiz, gereksiz yere dert eden...

Acaba bu zamana kadar sordum mu hiç kendi kendime sen onun aklına geliyor musun, onun senin aklına geldiğinin milyonda biri kadar ?  Değiyor mu böyle acınası hallere düşüp kendi aklının içine etmeye?

Hayır kardeşim ben bu değilim... Ben bu kadar aptal değilim... Sadece silkelenip kendime gelmem gerekiyor...

Unutmamam lazım ki "Değecek Olan" bir gün gelecek ve o gün ben bu kişi olmayacağım !

Acaba, Belki, Bazen...

Artık yazmak da gelmiyor içimden, sadece susmak zaman geçirmek istiyorum. Yavaş yavaş değil çok hızlı bir şekilde unutmak istiyorum seni. Gülüyorum geçiyorum artık aklıma geldikçe. Bazen de gülemiyorum derin bir düşünce balonu kaplıyor dört bir yanımı, acabalar kuşatıyor...

"Acaba bunu yapmasaydım böyle olur muydu?" yada "Acaba şöyle yapsaydım sonuç değişir miydi?" bir sonuç da çıkmıyor, değişmiyor hiç bir şey...

 Belki de böyle olması gerekti senin hayatında bu kararı vermen benim de sana ulaşamamam gerekiyordu...

Bak şimdi de belkiler dolandı dilime, "Belki severdi" "Belki sevebilirdik" "Belki de çok kötü olurdu" "Belki bazen bunları yaşamak gerekir" "Belki bazen de unutmak..."

Bazenler de geldi çok güzel... Şu ara hayatımın çoğunu bu üç kelime dolduruyor : Acaba, Belki, Bazen...